Hukukumuzda yargılamanın hangi yerde yapılacağı kural olarak kanunla düzenlenmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu 17. maddesi ise istisnai bir hüküm getirerek tacirler ve kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi aralarında akdedecekleri bir sözleşme ile yetkili kılabileceklerini kabul etmiştir. Taraflar aksini kararlaştırmadıkça açılacak olan dava yalnızca sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılabilecektir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/3874 Esas ve 2015/8205 Karar sayılı 02.06.2015 tarihli kararında; “Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, bayilik sözleşmesinin 14.maddesinde yetki şartı olarak… (yeni İstanbul Anadolu Mahkemeleri) Mahkemelerinin düzenlendiği, her iki tarafın da tacir olduğu, HMK’ nın 17. maddesine göre, tarafların tacir olmaları halinde aralarında doğmuş ve doğacak uyuşmazlıklarda bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilecekleri, yetki sözleşmesinin tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde geçerli olduğu, tarafların sözleşmeyle yetkili kıldıkları mahkeme yanında kanunen yetkili olan genel ve özel yetkili mahkemelerin de yetkisinin devam etmesini istemeleri halinde, bunun sözleşmede belirtilmesi gerektiği, aksi halde, davanın yalnız yetki sözleşmesiyle belirlenen mahkemede açılacağı, taraflar arasında yetki sözleşmesi olduğundan bu yetki sözleşmesi gereğince yetkili mahkemenin… Anadolu Mahkemeleri olduğu gerekçeleriyle, işbu mahkemenin yetkisizliğine, dosyanın görevli ve yetkili… Nöbetçi Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 02.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.” şeklinde hüküm kurulmuştur.
HMK m. 18’de yetki sözleşmesinin geçerlilik şartları düzenlenmiştir. İlk fıkra “Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.” şeklindedir. Bu halde taraflar kesin yetki kuralı bulunan konularda sözleşme ile yetkili yeri belirleyemeyeceklerdir. Yetki itirazı kamu düzenini ilgilendirdiğinden davanın her aşamasında ileri sürülebilecektir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/15056 Esas ve 2017/319 Karar sayılı 17.1.2017 tarihli kararında da “
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davacı ile davalı arasında yapılan sözleşmede uyuşmazlıkların çözümünde yetkili mahkeme olarak… Mahkemelerinin gösterildiği, HMK 17 maddesi gereğince tüzel kişiler arasında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlık hakkında mahkemenin sözleşme ile yetkili kılınabileceği, sözleşme ile belirlenen mahkemede davanın açılması gerektiği, sözleşme ile belirlenen yetkili mahkemenin bağlayıcı olduğu, davanın sözleşme ile belirlenen yetkili mahkemede açılmadığı, davalı vekilinin itirazının süresinde olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece re’sen yetkisizlik kararı verilebilecek haller, dava şartı olan, kesin yetki halleridir. HMK’nın 18. maddesi kesin yetkinin olduğu hallerde tarafların yetki sözleşmesi yapamayacaklarını açıkca düzenlemiştir. Bu nedenle yetki sözleşmesi kesin yetkinin olduğu hallerde yapılamaz. Yetki sözleşmesinin yapılmış olması da resen yetkisizlik kararı verilebilecek hallerden değildir.” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Kesin yetki bulunan bir halde, taraflar arasında yapılan yetki sözleşmesinin bir geçerliliği olmayacak ve mahkeme bu sözleşmeye bakılmaksızın kanunun gereğini yerine getirerek kesin yetki kuralları çerçevesinde yetkili mahkemeyi belirleyerek gerekli hükümleri uygulayacaktır.
Maddenin ikinci fıkrası ise “Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.” şeklindedir.
Taraflar arasında sözlü bir anlaşmanın varlığı belirtilerek bu beyana dayalı açılan davada şifahi anlaşmaların bir önemi olmayacaktır. Bunun yanı sıra taraflar arasında imzalanan sözleşmede sözleşmenin konusunun, hukuki uyuşmazlığa konu edilebilecek hususların belirlenmiş yahut belirlenebilir nitelikte olması gerekmektedir.