Türk Ticaret Kanununa göre tacir, bir ticarî işletmeyi, kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimsedir. Bunun dışında, bir ticarî işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo ve sair ilan vasıtaları ile halka bildirmiş ve işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa dahi tacir kabul edilecektir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 20/2. maddesi düzenlemesine göre tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmek durumundadır.
Basiretli Tacir Nasıl Olunur?
Basiret, Arapça bir kelime olup doğru görüş, seziş, anlayış, kavrayış, dikkat, öngörü anlamlarına gelmektedir. Basiretli tacir, bu yetilerle birlikte sağduyu, ilim, tecrübenin verdiği kazanımla görüp sezmeye ve bilip değerlendirmeye esas teşkil eden konuları etraflıca kavrayabilmedir.
Tacir, memleketin siyasi atmosferini düşünmek, ithal ve ihraç yasağını takip etmek yani piyasa durumunu ve ekonomik çalkantıları hesaplayarak tüm bunları dikkate alarak ticari faaliyetlerini sürdürmek zorundadır.
Yargıtay’ın yerleşik yargı kararlarına göre, basiretli iş adamı gibi hareket etmek, “bugünün ve istikbalin piyasa durumunu tacirin işlemi yaptığı sırada göz önünde tutması” demektir. Basiretli hareket etmek, “bugünün ve geleceğin koşullarını gerçek ve ölçülü bir şekilde değerlendirebilmektir”.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 1996/3653 E. ve 1996/3920 sayılı kararına göre, “…ilke olarak basiretli bir iş adamı gibi davranmak zorunda olan davalı tacir, fiyatların yükselmesini aşırı güçlük kabul ederek ifadan kaçınamaz…” denilmekle basiretli tacirden yapacağı sözleşmelerin yerine getirilip getirilmeyeceğini hesaba katarak borcun yerine getirilmesini engelleyebilecek hareketleri önceden nazara alması gerektiği ortaya konulmaktadır.
Basiretli iş adamı gibi davranma, tacirin faaliyet gösterdiği alan için geçerlidir. Dolayısıyla hazır giyim üretiminde bulunan tacirin, demir çelik ticaretine ilişkin detayları bilmesi gerekmez.
Objektif Özen Yükümlülüğü
Tacir, yaptığı işlerle ilgili mevzuatı ve ne yapması gerektiğini tacir olmayan şahıslardan daha iyi bilmek zorundadır. Tacirin bilmek zorunda olduğu şeylerin başında ticarî hayatı için gerekli olan kanun hükümleri, teamüller ile ticarî örf ve adettir.
İyiniyet
Tacir, hak kazanırken ve borç altına girerken tacir olmayan kimselere nazaran çok daha fazla tedbirli olmak ve ticarî hayatın gereklerini bilmek, bu konuda araştırma yapmak zorundadır. Ticarî hayatına ilişkin bir hususu bilmediği gerekçesiyle iyiniyetli olduğunu iddia etmesine TTK. m. 20/II (YTTK. m. 18/II) hükmü engel teşkil etmektedir.
Emprevizyon Teorisi
Ticaret hayatında karşımıza her daim taraf iradeleri açık bir biçimde ortaya konulmamış olabilir. Böyle durumlarda hakim dürüstlük kuralına uygun bir biçimde belirleme yapabilecek ve bu hukuki ilişkiye müdahale edebilecektir. Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan dürüstlük kuralı ise bu belirlemede yol gösterici konumundadır. Hal ve şartlar, dürüst, namuslu kimselerin dahi önceden öngöremeyecekleri şekilde olağanüstü ve objektif bazı sebepler dolayısıyla önemli derecede değişirse, borçludan sözleşme hükümlerine aynı biçimde riayet etmesini beklemek dürüstlük kurallarına aykırı olur. Böyle hallerde sözleşmenin uyarlanması söz konusu olacaktır.
Hâkim, dürüstlük kuralları gereğince sözleşmeyi yeni şartlara uydurmak için değiştirebilmeli ya da gerekiyorsa feshedebilmelidir. Bu ilkeye “Clausula Rebus Sic Stantibus” denir. Bu ilke uzun süreli sözleşmelerde, sözleşmenin yapılmasından sonra hal ve şartlarda meydana gelen ve taraflarca önceden öngörülmesi mümkün olmayan olağanüstü değişiklikler yüzünden taraflar arasındaki dengenin bozulması durumunda uygulanır. Örneğin borçlunun iflas etmesi, ölmesi yahut işyerinin yanması bu ilkenin uygulanabilmesi için yeterli değildir. Yani meydana gelen değişiklik hem objektif genel nitelikte hem de dürüst ve namuslu bir kimse için edimini yerine getirmeyi imkânsız kılacak derecede önemli olmalıdır.
Emprevizyon Teorisi Hangi Koşullarda Uygulanır?
Şartların değişmesi nedeniyle taraflar arasında kurulan sözleşmenin önceki hali ile uygulanması mümkün olmaz ise, hakim taraflardan birinin talebi ile sözleşmeye müdahale edebilecektir. Hakim sözleşmenin değişen hal ve şartlara uyarlanması, yahut şartların uyarlamaya elverişli değilse sözleşmenin feshedilmesine karar verebilir. Hukukumuzda sözleşmeleri ayakta tutmak kural olup, feshetmek istisnadır.
Sözleşmenin uyarlanması yönünde karar verilebilmesi için sözleşmede veya kanunda değişen hal ve şartlara uyarlamaya ilişkin bir kayıt veya hüküm bulunmaması ve değişen hal ve şartların ortaya çıkmasında ilgili tarafın kusurunun bulunmaması gerekir. Ayrıca bu yola başvurulabilmesi için sözleşmeden kaynaklı edimler henüz ifa edilmemiş olması gerekir.
Hâkimin sözleşmeyi yeniden gözden geçirerek sözleşmeden doğan yükümlülükleri yeni hal ve şartlara uydurmasını kabul eden teoriye “Emprevizyon (öngörülmezlik) Teorisi” denir. Bu teori tacirler için de geçerlidir. Ancak TTK. m. 20/II (YTTK. m. 18/II) hükmü tacirlere bu prensiplere ek olarak “basiretli işadamı gibi hareket” prensibini de getirmektedir. Taraflardan biri emprevizyon teorisine dayanarak talepte bulunurken basiretli tacir hükümlerini ihlal etmemelidir.